Tok Ses: Hasan Mutlucan
28 Aralık günü benim doğum günüm idi.
Üç yüz altmış beş günün neredeyse tümünde bir olay yaşanmıştır. Bir ünlünün doğum veya ölüm günüdür, bir savaşın, bir antlaşmanın tarihidir. Bir şehrin fethi yahut kurtuluşudur.
Doğduğum gün olması nedeniyle, önemli tarihlerin yer aldığı sayfalara sıra sıra göz gezdirdim. Ahmet Mithat Efendi'nin ölümü dışında kayda değecek hiçbir olay yoktu.
Gündüz bunları düşünmüşken, akşam vakitlerinde Hasan Mutlucan'ın ölüm haberi geldi.
Ölüm haberi elbette, "12 Eylül'ün meşhur sesi Hasan Mutlucan" namı ile verildi.
Oysa onu biraz dinleme fırsatı bulabilenler, bu "tok ses"in içimize işleyen, dinlediğimizde millî duygularımızı hareketlendiren eserleri itina ile seslendirdiğini bilirlerdi.
Ne yazık ki, nâmı "Darbe Türkücüsü" olarak anıldı. Kenan Evren'in bildirisinden hemen sonra çalınan "Yine de Şahlanıyor Aman" da en fazla bilinen türküsü oldu.
Oysa Mutlucan, "Çanakkale İçinde, Tuna Nehri Akmam Diyor, Bolu Beyi, Mert Dayanır Namert Kaçar" gibi türkülerimizi büyük bir şevkle ve tok sesi ile seslendiren değerli bir sanatçımız idi.
Öyle bir hava yaratıldı ki, sanırsınız ki Kenan Evren darbe bildirisini okuduktan sonra, "Haydi Hasancığım sen de bu bildirinin üstüne bir kahramanlık türküsü söyleyiver" demiş, Hasan Mutlucan da "Yine de şahlanıyor aman kolbaşının yandım da kır atı" diye türküyü söylemeye başlamış...
Kendisi darbe yönetimine karşı çıktığını, neredeyse her programda tekrar etmesine rağmen, görülen her yerde inat ve ısrarla bu soru ona soruldu. Ve ilginç bir şekilde 1960'ın akılda kalan radyo anonsu, 1980'de akılda kalmadı. Onun yerine Hasan Mutlucan'ın kahramanlık türküsü kaldı...
"Ben kimsenin adamı değilim, halka türküler okuyan biriyim, o türküler ecdadımın kahramanlık öykülerini anlatan menkıbelerdi. Daha fazla konuşmak istemiyorum. Hissiyatıma kapılabilirim. Küskünüm efendim" demişti ölmeden önce verdiği röportajda... Kimsenin adamı olmadığı gerçekliği, bütün Türk milletinin sesi olduğu gerçekliğini doğuracaktır.
İlginç bir tesadüf de şudur ki, bir önceki makalemde "öldükten sonra kahraman ilan edilenler" meselesine değinmiş ve aynı durumun ses sanatçılarında da yaşandığını söylemiştim. Yaşarken yüzüne dahi bakılmayan şarkıcılar, öldükten sonra tanınmaya başlıyor. Kimi popülaritesi düşen sanatçıların da öldükten sonra yapılan kasetleri de dünyada milyonlar satıyor.
Hasan Mutlucan acıdır ki, ölene değin "darbe türkücüsü" nâmı ile anıldı. Acaba bir gün hak ettiği yeri, yani "Türk milletinin millî müziğinin temsilcisi" nâmını da tüm Türklerin gözünde kazanabilecek mi? Yaşarken veremediğimiz bu itibârı bari öldükten sonra verelim.
Bu yazıya ilk yorumu siz yazın.