10 yaşındaydım bir tek hayalim vardı ; küçük bir ülkenin mütevazı bir kralı olmak.... Krallık ve mütevazılık kelimeleri pek yan yana gelmez ama olsun benim krallığım şirin ve mütevazı olmalıydı . Kraliçem esmer asil bir kadın olmalıydı . Herkesin hayali doktor olmak, polis olmak, öğretmen olmakken benim hayalim neden küçük bir ülkeye kral olmaktı kaldı ki bu imkansıza yakın birşeydi , büyüdükçe farkına vardım. Ama esmer kraliçe de ısrarcıydım , ilkokul yıllarımda krallığımı kurmaya çalışıyordum Istanbul'un göbeğinde kafamda tasarladığım ülkemi inşa etmeye çalışıyordum en azından hayal aleminde yaşamadığımı düşünmek istiyordum. Horoz ve tavuklar besliyordum milyonluk şehrin içinde kendi alanımı oluşturuyordum bisiklet almıştım üzerine şekiller çizdim o benim hayali ülkemin bayrağının şekliydi, bisiklette kralın resmi aracıydı . Sıra gelmişti esmer kraliçeye vardı aklımda birisi , ona aşk mektupları yazıyordum. Günün birinde bu mektuplardan biri başkasının eline geçti tüm herkese okudu mektubu bu resmen kraliçenin ilanıydı , utanmış olmama rağmen hoşuma gitmiyor değildi bu durum . Fakat kraliçe hayali ülkenin sınırlarını çok geçmeden terk etti ben de o zaman kral olmadığımı anlamıştım. Hayal dünyam küçük bir kız çocuğunun küçük bir oğlan çocuğunun mahallesini terk etmesiyle puf diye uçuverdi . Bende o gün bugündür hayalperestligime bir kota koydum ama kabul etmeliyim ki hayal etmek dünyanın en güzel şeyi..
Bu yazıya ilk yorumu siz yazın.